Muhteşem Yüzyıl 33. Bölüm'de Molla Kabız olayı

Osmanlı tarihinin altın cağı olarak kabul edilen Kanuni Sultan Süleyman döneminin en önemli isyanlarını, savaşlarını kronolojiye bağlı kalarak ekran başındaki izleyicilere sunan dizi bu hafta yine çok önemli bir olayı konu ediyor. Muhteşem Yüzyıl bu hafta ekranlara gelecek olan bölümde Molla Kabız Olayı'nı konu alıyor.
MUHTEŞEM YÜZYIL 33. BÖLÜM 2. FRAGMANI İZLEMEK İÇİN TIKLAYIN
1527 yılında İran asıllı acem bir seyyah olan Molla Kabız Hz. İsa’nın, Hz. Muhammed’den (s.a.v) daha üstün olduğunu iddia etmesi üzerine, Divân’ın karşısına çıkarılmıştı. Molla Kâbız, ilk olarak Anadolu ve Rumeli kazaskerleri tarafından yargılanmışsa da, ortaya koyduğu örneklerle onları çaresiz bırakmıştır. Sonrasında devreye sadrazam Makbul İbrahim Paşa ve bizzat padişahın girmesiyle dönemin Şeyhülislamı İbn Kemal’in karşısına çıkarılmış ve onun getirdiği örneklere ikna edici cevaplar veremediği için zındıklığına hükmedilerek idam olunmuştur.
MUHTEŞEM YÜZYIL 33. BÖLÜM 1. FRAGMANI İZLEMEK İÇİN TIKLAYIN
Yayınlanmaya başladığı ilk günden beri reyting rekorları kıran “Muhteşem Yüzyıl” yarın akşam ekranlara gelecek olan bölüm dahil olmak üzere iki bölümünde Molla Kabız Olayı’nı dizinin takipçileriyle buluşturacak.
MUHTEŞEM YÜZYIL YENİ BÖLÜM KONUSU İÇİN TIKLAYIN
TARİHTE MOLLA KABIZ OLAYI NEDİR ?
Olay (4, XI, 1527) tarihinde geçmiştir. Adı söylenen Kabız İran asıllı acem bir seyyahtır. Sefahatla, yasalara ve ahlâka aykırı davranışlarla gün geçirir, birçok göz boyayıcı iddialarla Hazret-i İsa'yı Peygamberimizden üstün göstererek yüceltir, meyhaneler, çarşıları dolaşarak halkı sapkınlığa yöneltmeye çalışırdı. Bu halini gören bazı inançta hoş görüye yer vermeyen gayretli bilginler onu alarak padişah divanına getirdiler. Sadrazam İbrahim Paşa bu işi zamanın Rumeli Kazaskeri Fenarîzade Muhiddin Efendi ve Anadolu Kazaskeri Molla Kadir Efendi'ye havale etti. Fakat her ikisi de yüksek mevkileri dolayısıyla gurura kapılmış kimselerdi ve şeriat meseleleri ile pek ilgilenmedikleri için Kabız'ı susturacak cevap bulamadılar. Ancak «katlo-luna» dan gayrı bir söz söyleyemediler. Dinsiz ise, fikirlerinde direnerek birçok âyet ve hadislerle iddiasını savunmakta ağır bastı. Bu durum karşısında Sadrazam İbrahim Paşa'da sert bir dille «Bu adamın suçu ne ise onu bulup söyleyin kafasında düğümlenen kuşkuları açıklayıp çözün ve suçunu ispat ettikten sonra kendisini bundan dolayı sorumlu tutarak katline hükmedin» dedi. Fakat sapkın bir türlü görüşünden caydırılamadı ve Divandan çıkıp gitti. Bunun üzerine sadrâzam da toplantıyı dağıttı.
Meğer saadetli padişah, konuşulanları divandan pencere arkasından dinlermiş. Vezirler arza girdiklerinde padişah; «Bir sapkın Divanımıza gelir ve Peygamberimiz hazretlerinin yüksek fanına gölge düşürür, saçma sapan konuşmaya cüret eder ve saçmaladığı delillerle isbat edilip susturulamaz, çıkar gider. Buna sebep nedir?» diye buyurur. Sadrâzam da; «Ne edelim, kazaskerlerimiz şeriat meselelerinde bilgin değillerdir ki c melunu delilleriyle konuşamaz hale getirip sustursunlar» diye cevap verir. Bunun üzerine ileri görüşlü padişah hazretleri; «Bilim sadece kazaskerlere has değildir, yarın şeyhülislâm ve kadı efendi de hazır olsunlar ve şeriat uyarınca davası görülsün» diye tembih eder.