Dolar 32,4799
Euro 34,9320
Altın 2.437,00
BİST 9.716,77
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 20 °C
Az Bulutlu

Nejat İşler, Berkin Elvan ı Yazdı

29.03.2014
A+
A-

Hastanede tedavi görmeye devam eden ünlü oyuncu, OT Dergi’deki yazısında Berkin Elvan’ın ölümünü kaleme aldı.

Nejat İşler, Berkin Elvan ı Yazdı

17 Ocak’ta septik şok sonucu fenalaşarak acil servise kaldırılan ve o günden bu yana hastanede tedavi gören Nejat İşler, OT Dergi’deki yazılarına devam ediyor.
Ünlü oyuncu, derginin nisan sayısında “Yoldaşlar, yolu güzel yapanlar” başlıklı bir yazı kaleme aldı. İşler, yazısında hem Gezi eylemleri sırasında biber gazı kapsülüyle başından yaralanan Lobna Allami’ye yaptığı ziyareti, hem de Allami ile aynı kaderi paylaşan ve yaşam savaşını 11 Mart’ta kaybeden Berkin Elvan’ın hastanesini değiştirme çabalarını anlattı.
YOLDAŞLAR, YOLU GÜZEL YAPARLAR
Gezi’de yapılan “çapuling” yeterli gelmiş, köye dönülmüş ve forumların öncüleri olan tartışmalar başlatılmıştı. Derken, önce 6 Temmuz günü akşam haberlerinde, sonra da sosyal paylaşım sitelerinde defalarca “palalı saldırı”yı seyrettik ve bir yoldaşla beraber, ilk uçakla İstanbul’a, “kavgamızın şehrine” döndük…
Kalacağımız oteli ayarladıktan sonra sokağa attık kendimizi. İstiklal Caddesi’nin Yeşilçam Sokak ve Ayhan Işık sokak kesişkesindeki barikatın arkasında 1, 1.5 saat falan geçirdik. Gaz başladığında Nevizade’ye doğru götürdü ayaklar. Bize ne istediğimizi soran dükkân sahibine, “İki Jack Daniels” dedim, geldiler, içtik afiyetle. Bir daha? Tabii… Laf lafı açtı, direniş uykuya yenildi, “uyursan ölürsün” hesabı. Ha, hesap istedik, “hesabınız yok” dediler. “Olur mu, bu aralar sizin işler acayip boktan değil mi?”. Her yerde duyamayacağın bir laf’ “Çorbada bizim de tuzumuz olsun…”
Ertesi gün uyanınca, komadaki Lobna ve Berkin geliyor aklımıza, ziyaret etmeye karar veriyoruz. Önce Taksim İlkyardım. Lobna’nın ablası karşılıyor bizi. Lobna uyanmış, kimseyi istemiyor odasında ama kim gelmiş merak ediyor. Gelenlerin fotoğraflarını görmek istiyormuş. Çok mutlulukla çektiriyoruz fotoğrafları, odur budur, ihtiyaç, telefonlar falan derken Okmeydanı’ndayız. Taksim İlkyardım’ı “gecelerden” bilirim, Okmeydanı Devlet’i “babamdan”. Taksim İlkyardım’da yaşadıklarımı genelde gülerek anlatırım, Okmeydanı’ndakileri kızgınlık ve yenilmişlikle… Bu yüzden Berkin’in doktorlarına ilk sorduğum soru “Başka bir hastaneye götürebilir miyiz?” oldu. Cevap negatif. Berkin’in uykusu o kadar hafifmiş ki, ufacık bi şeyde uyanır, kızarmış bize. Aileyi sorduk, elleriyle işaret ettiler…
Hastane bahçesinde bir konduya giriyoruz sanki. Ayakta karşılanıyoruz, hemen sandalyeler geliyor, çaylar söyleniyor. Daha önce evlat acısı görmüştüm, tarifsiz bir durum. Anne daha saklıyor kendine acısını, Sami abi metanetli, gözünün içine bakıyor ama aslında daha uzağa, şu anda Berkin’ini hemen yanına getirecek kişiye ya da mucizeye bakıyor senin gözlerinde umutsuzca… Gidemiyoruz bir türlü, kalasımız var, onlar da kovmayacaklar herhalde ama gitmek lazım, kucaklaşıp ayrılıyoruz… Aslında ayrılamıyoruz tabii. Rahatsız etmeyeceğimizi düşündüğümüz aralıklarla görüşüyoruz.
Bu arada ben patlıyorum Bodrum’da. Komadan çıktıktan 20-25 gün sonra bir gazete geçiyor elime, Berkin’le ilgili haberler var, çekinerek arıyorum Sami Abi’yi. “Abi hayrola” demeden, “Nejat’çım gelemedik yanına, Kusura bakma.” diyor güzel adam. Zorla biten telefon görüşmesinden arta kalanlar; Sami Abi’nin soğuk sesi, benim mevzuyu anlayıp küçük cümlelerle konuşmayı geçiştirişim, sonra çaresizlik, sonra öfke, sonra tekrar çaresizlik, sonra sessizlik.
Kazova işçileri gelmiş hastaneye ben komadayken. Hem kendi ördükleri kazaklardan bırakmışlar, hem de şahane bir hediye getirmiş yoldaşlar, sağolsunlar. Küba genç milli futbol takımının forması, göğsünde “Diren Kazova” yazıyor. Paketi açtığım anda “bu Berkin’e” demiştim. “Yedi bela” Tuna’nın kısmetiymiş. Bizim köyden, sıkı bir yoldaşı Berkin’in…

BİR YORUM YAZIN
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.