Demet Akbağ ve Haluk Bilginer röportajı
Neredesin Firuze filminden yıllar sonra İstanbul’un Altınları dizisiyle ilk kez yan yana izleme imkanı bulduğumuz Demet Akbağ ve Haluk Bilginer, “Eğer kameraman gülüyorsa doğru bir şey yaptığımızı anlıyoruz” diyor…
“İnsanlar sokakta bile gülmemizi istiyorlar” diyen Demet Akbağ’a hak veren Bilginer ise “6 aylık çocuğa beni gösterip amcayı tanıdın mı diyorlar; önce merhaba de… Bizimle nesne ilişkisi kurmaları can sıkıcı” diyerek yaşadıklarını mesleğinin yan etkisi olarak nitelendiriyor.
Pazar Vatan'dan Banu Duran'ın röportajı:
* Aranızda nasıl bir sinerji var? Haluk Bey siz, karşılıklı oynamayı tenis maçına benzetmiştiniz. Demet Hanım iyi bir tenis oyuncusu mu?
Haluk B.: İyi ne demek, usta… Teniste sıralamalar vardır ya; en tepede tabii ki.
Demet A.: Mizahta zamanlama çok önemlidir. Bir inşaat aslında; tuğlayı tuğlanın üzerine koymak gibi. O yüzden de iyi oyuncuya denk gelince tadından yenmez. Kökenimizin de tiyatro olması sebebiyle zamanlama ve mizah duygumuz seyirciyle bütünleşiyor. Sette de bir anlamda teknik ekiple o zamanlamayı yakalamaya çalışıyoruz. Sonuçta çekim yaparken karşımızda kalabalık bir ekip var. Onları seyirci yerine koyuyoruz.
Haluk B.: Kameraman gülerse doğru bir şey yapıyoruz demektir.
Demet A.: Aynen. O gülerse çok eğleniyoruz.
“Altı gün dizi çekemem; Ezel’i de 2 gün çalıştığım için kabul etmiştim”
* Sizleri dizilerde görebilecek miyiz yoksa hep sit-com mu devam edecek?
Haluk B.: Ben dramada rol alıp, 6 gün dizi çekemem. Öyle bir şey fiziksel olarak mümkün değil. Ezel’de rol alma nedenim de “Senin planlarını sadece Pazartesi-Salı çekeceğiz” dedikleri içindir.
Demet A.: Oyuncu arkadaşlarımı zevkle seyrettiğim projeler de var ama hakikaten bir yandan da hayatları bitiyor. Kendilerine hiç zaman ayıramıyorlar, başka hiçbir şey yapamıyorlar. Hatta dizi İstanbul dışındaysa biliyorsunuz, gidip o şehre yerleşiyorlar. Ben böyle bir şey yapamam. Şu anda tiyatro yapmıyorum; ama tiyatro yapabilme ihtimalini sevdim dersem yanlış olmaz (gülüyor). Yılmaz Erdoğan’a da böylece bir gönderme yapalım; bir an önce tiyatro yapalım diye.
* Bir gün bizi hüngür hüngür ağlatacağınız bir rolde sizi görecek miyiz?
Demet A.: Olur valla, ben isterim. Bunun da ipuçlarını seyirci zaman içinde almıştır. Beni öyle bir rolde de görürse çok şaşırmaz zaten.
“İnsanlar zaman zaman bizimle nesne ilişkisi kuruyor”
* Peki komedi oyuncusu olmak nasıl bir şey; insanlar sizi gördüklerinde bile hemen gülümsüyor mu?
Demet A.: Mutlaka bir tebessümle bakıyorlar. Bir de ben yolda normal yürürken bile gülerek yürümemi istiyorlar. “Niye böyle ciddisiniz? Canınız mı sıkkın?” diye soruyorlar. Ama benim o sırada gülmemi gerektirecek hiçbir şey yok aslında. “Hiçbir şeye canım sıkılmadı, alışveriş yapıyorum. Ne kadar gülebilirim ki…”
Ama ben yine de insanları dertlerinden uzaklaştırıp birazcık tebessüm ettirmeyi seviyorum.
Haluk B.: İnsanlar zaman zaman sizinle nesne ilişkisi kuruyor, o biraz can sıkıcı. Beni gösterip “Tanıdın mı amcayı?” diyor mesela; amca orada duruyor, önce bir merhaba desene. Tanıdın mı amcayı dediği de 6 aylık çocuk yani. O daha kendini tanımıyor beni nereden tanısın. Öyle şeylerle karşılaşıyoruz ister istemez.
Demet A.: Bizim tanımadığımız ama bizi çok iyi tanıdığını düşünen çok insan oluyor böyle olunca.
Haluk B.: Beni tanımadın mı ben her gece oturup seni izliyorum diyecek kadar neredeyse.
Demet A.: Benim başıma ona benzer bir şey geldi. Birisi yanıma gelip, “İki yıl önce Bodrum’daydınız. Eczaneye gelmiştiniz, ben de o sırada aspirin alıyordum, tanımadınız mı?” dedi. Bir başka sefer de, yolda yürürken birisi aniden selam verdi ve geri dönüp, “Çok afedersiniz, bir akrabama benzettim sizi” dedi.
Haluk B.: Biz buna mesleğin yan etkisi diyoruz. Kimse marangoza gidip, “Abi merhaba. Beraber fotoğraf çekilebilir miyiz?” demiyor. Biz işimizi herkesin gözü önünde yapıyoruz ve tanınıyoruz.
* “Kamera önünde oynamak için oyuncu olmanız gerekmiyor. Mutlaka sahne tedrisatından geçmelisiniz” dediğinize göre tiyatro yapmayan oyuncu değil midir?
Haluk B.: Oyuncunun tarifi başka bir şeydir. Biz Türkiye’de mesleği olmayan ünlülere sanatçı diyoruz. Oyunculuk bir meslektir, heykeltraşlık bir meslektir; ama sanatçılık diye bir meslek yoktur. Mesleksiz bir toplum olduğumuz için galiba… Oyunculuk bir meslektir ve sizin bunu kullandığınız mecralar vardır. Tiyatro sahnesi, film ya da TV gibi… Film yönetmen sanatıdır ve yönetmen yoksa film de yoktur. Dolayısıyla o yönetmenin her filminde oyuncu oynatması zorunlu değildir, kimi isterse onu oynatır. Bazen de hiç oyuncu olmayan, sokaktaki insanı oynatır. Ama tiyatroda bunu beceremezsiniz. Tiyatronun asal, olmazsa olmaz tek şeyi vardır, oyuncu!
* O halde daha net söylersek; oyunculuk için sahne tedrisatından geçilmesi şart mıdır?
Haluk B.: Çünkü öbür türlü oyuncu olamıyorsunuz. Oyunculuk orada öğreniliyor. Bu, “Yüzücüyüm ama denize girmiyorum”a benzer… Yüzecekseniz suya girmek zorundasınız.
* Ama dizilerde tiyatro tecrübesi olmayan pek çok isim var.
Haluk B.: Oyuncu olmayabilirler ama dizilerde biz onları seviyor olabiliriz. Tırnak içinde olabilirler. Oyuncu olmaları gerekmiyor ki… söylüyorum çok “başarılı” da görünüyor
Demet A.: Genel anlamda belki onlara, dizi
oyuncusu denebilir.
“Beren Saat’in yeni star olduğuna katılmıyorum”
* Genelde herkes yeni star “Beren Saat” diyor ama komedi için böyle öne çıkan bir isim yok. Bunu neye bağlıyorsunuz?
Demet A.: Komedi daha zor bir iş, ona bağlıyorum. İsminiz söylendiğinde tek bir karakaterle hatırlanmak yerine sinema, tiyatro ile bunları desteklediğiniz zaman Haluk’un dediği gibi “oyuncu” diyorlar.
Yoksa TV’de oynayan bilmem kim kadın oluyorsunuz sadece… Bizim unutmayacağımız en azından dört farklı karakter sayalım ki, sonra ona oyuncu diyelim. Aslında örnekle çok daha iyi anlatırım da, röportaj başka yere gider, ki hiç o toplara girmem. O anlamda biz çok randımansız misafirleriz. Ne benim kocamla fotoğrafım randımanlıdır, ne böyle röportajlarım… “Ben aslında böyle demek istememiştim” derler ya; “Ee sen bunca yıldır bu işin içindeysen bu lafları oraya çekeceklerini düşünüp söyleme o zaman” derler adama. O yüzden ben de hiç sevmediğim şekilde fazla politik oluyorum ama mecburum. Çünkü magazin basını başka türlü besleniyor maalesef ve ben bundan pek hoşlanmıyorum.
* Ama Haluk Bey size göre daha cesur. “Yavşak polemiği” gibi daha sansasyonel açıklamaları var.
Haluk B.: Ona cevap verenler o röportajımı okumamışlardı ki… Kendilerine ayıp ettiler…
* Beren Saat’in yeni star olduğuna katılıyor musunuz?
Demet A.: Yok katılmıyorum.
“Sporla alakam olmaz; kremin ne olduğunu bilmem”
* Bikinili fotoğraflarınıza inanamadım. Tabirimi affedin ama “taş gibiydiniz.” Neler yapıyorsunuz; ne yer ne içersiniz?
Demet A.: Bana aileden çok fazla mal-mülk yerine genetik miras sağlam kalmış. Spor yapıyorum ve bana kilo aldıran şeylerin neler olduğunu biliyorum; kendi diyetimi kendim uyguluyorum. Aslında iştahlıyımdır da; özellikle de hamur işlerini çok severim.
* Sizin sırrınız ne Haluk Bey nasıl bu kadar iyi görünüyorsunuz?
Haluk B.: İyi mi görünüyorum, o sizin gözlerinizdedir. Güzellik bakanın gözlerindedir, bende bir şey yok…
* Spor yapıyor musunuz peki? Bakım kremleri falan kullanır mısınız?
Haluk B.: Spor yapmam, hiç alakam olmaz. Kremin de ne olduğunu bilmem.
“Haftada 1 lira kazanmak için tuvalet temizledim”
* Haluk Bey siz, “şöhret denilen sanal şey beni geriyor” demişsiniz. Bu yaptığınız işle ne kadar örtüşüyor?
Haluk B.: Şunu demek istiyorum; bizim meslekte şöhret, peşinde koşulacak bir şey değildir, para da öyle. Sen zaten işini yapmaya çalışırken yolda başına gelen şeylerdir. Örneğin ben son 35 yıldır çalışmıyorum. Ben çalışmayayım diye birileri bana para veriyor. Ben çalışmıyorum ki; yaptığım işi çalışmak olarak görmüyorum, zevkle yapıyorum… Çalışmanına ne olduğunu çok iyi bilirim. Haftada 1 lira kazanmak için tuvalet temizledim, garsonluk da, işportacılık da yaptım. Çalışmak onlardı…
Demet Akbağ
Paramı seyahatlere harcarım
Haluk Bilginer
Kendi dizimi bile izleyemiyorum
* TV’de neleri izliyorsunuz?
Haluk B.: Gece yarısından sonra haber kanallarını izliyorum. Vakitsizlikten kendi dizimi bile izleyemiyorum.
* Kazancınızı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Demet A.: Seyahat etmeyi çok severim. Benim için lüks değildir o… Vakit bulursam paramı en çok seyahate harcarım. En son olarak Beyrut’a gittim.
Banu Duran – Pazar Vatan